GAZİ ÜNİVERSİTESİ KIRŞEHİR EĞİTİM FAKÜLTESİ,, Cilt 6, Sayı 1, (2005), 133-148 133
ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİ METİNLERİNDE “Kİ”, “KİM”
BAĞLAMA EDATI VE İLGİ ZAMİRLERİNİN ZAMAN VE KİP
EKLERİNE YÜKLEDİĞİ GÖREVLER
Suzan TOKATLI
Erciyes Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kayseri/TÜRKİYE
Geliş Tarihi: 04.03.2005 Yayına Kabul Tarihi: 12.04.2005
ÖZET
Cümlelerin edatlarla birbirine bağlanması özelliği Türkçeye Hint-Avrupa dillerinden geçmiştir. Yardımcı
cümleyi temel cümleye bağlayan ki bağlama edatıyla, bir isim ile onun belirticisi durumunda olan bir cümleyi birbirine
bağlayan ki ilgi zamiri de dilimize Farsçadan girmiştir. Türkçedeki soru zamiri kim de zamanla ki’nin görevini üstlenerek
17 ve 18. yüzyıllara kadar birlikte kullanılmıştır. Özellikle Eski Anadolu Türkçesi dönemine ait metinlerde ki ve kim’li
cümleler yaygın bir şekilde yer almaktadır. Bu yazıda ki ve kim bağlama edatları ile ilgi zamirlerinin kendisinden sonra
gelen cümlenin fiiline yüklediği anlam ve görevler, Eski Anadolu Türkçesi dönemi metinlerinden seçilmiş örneklerle
gösterilmeye çalışılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Şekil ve anlam ilişkisi, sıfat-fiil görevi, zarf-fiil görevi, isim-fiil görevi.
COMBINING PREPOSITION “Kİ” AND RELATIVE PRONOUN
“KİM” AND THEIR USING IN DIFFERENT MEANINGS IN
TENSES IN ANCIENT ANATOLIAN TEXTS
ABSTRACT
Combining sentences one by other by preposition comes to Turkish from endo-european languages. Preposition
ki that combines the sub-clause to the main-clause as well used like adjective to a noun has entered Turkish from Perisain
Language. Thus Turkish question pronoun kim had been used as ki until seventeenth and eighteenth centuries. Specially
takes place in Ancient Anatolian Turkish texts. In this article we try to spot light on the using of ki and kim from point of
view of changing the meanings. Examples are taken from Ancient Anatolian Turkish texts.
Key Words: Relation between the meaning and the shape, particip duty, gerundium duty, infinitive duty.
134 Eski Anadolu Türkçesi Metinlerinde “Ki”, “Kim” Bağlama Edatı…/S. Tokatlı
1. GİRİŞ
Ki’li birleşik cümleler dilimize Hint-
Avrupa dillerinden geçmiştir. VIII. yüzyılda
Tarım bölgesinde yerleşik kültüre geçerek
dönemin kültür hayatına tercüme ve telif
eserlerle katılan Uygurlar döneminde, Hint-
Avrupa milletlerinden Soğud ve Tohar gibi
İranlı kavimlerin dillerindeki yardımcı
cümleleri temel cümleye bağlayan bağlaçlar
taklit edilerek, Türkçede önceden beri
bulunan kaçan, kanyu, kim, ne gibi
kelimelere yeni anlamlar verilmiştir.
Böylece, bir temel düşünceyi çeşitli
yönlerden tamamlayan unsurlar bir cümle
hâline getirilerek Türkçe, zengin bir anlatım
şekline kavuşturulmuştur (Tekin, 1992:
112).
Ki’li birleşik cümlelerin kuruluşunu
sağlayan ki bağlama edatı ve ilgi zamiri,
Türkçeye Farsçadan girmiştir. Türkçedeki
soru zamiri kim ise ki’nin etkisiyle zamanla
ki’nin görevini üstlenmiştir (Aksan, 2005:
66; Korkmaz, 1973:160; Yücel, 2002:115).
Bağlama edatı olarak ki ve kim
yardımcıcümleyi temel cümleye
bağlamaktadır.
Bağlanan bu yardımcı cümle de temel
cümlenin öznesi, nesnesi, yer tamlayıcısı ve
zarfı durumunda olmaktadır
(Cemiloğlu,1994: 60-62). İlgi zamiri olarak
ki, bir isim ve onu belirten durumundaki bir
cümleyi birbirine bağlar. Ancak bugün
Türkiye Türkçesinde de “tahmin, şüphe,
pekiştirme, açıklama ve aşırılık” görevi
yapan, çekimli fiillerle bunların soru
şekillerinden sonra gelen, fakat diğer
edatların işlevine sahip bir ki edatı
bulunmaktadır. Bu edat, Eski ve Orta Türkçe
dönemlerinde “şüphe, tahmin, pekiştirme”
görevi yapan erki edatındaki r sesinin
düşmesi ve e ünlüsünün eklendiği kelimenin
son ses ünlüsüyle kaynaşarak erki>ki şekline
gelmesiyle oluşmuştur. Bu edatın Farsça
asıllı ki bağlama edatıyla hiçbir ilgisi yoktur
(Korkmaz, 2003: 1082-1083).
Eski Anadolu Türkçesi döneminde ki’li
birleşik cümleler daha fazla yer almış, 13 ve
14. yüzyıllarda ki ve kim aynı fonksiyonda
birlikte kullanılırken, kim soru zamiri olarak
da kullanılmaya devam etmiştir. 17 ve 18.
yüzyıllardan sonra ki daha yaygın olarak
kullanılırken kim’in kullanımı azalmıştır.
Kim bugün nitekim bağlacında varlığını
sürdürmektedir (Aksan, 2005: 66-67).
2. YÖNTEM
Ki ve kim bağlama edatı ve ilgi zamirleri
kendisinden sonra gelen cümlenin fiiline ait
olduğu zaman ve kip ekinin anlamından
farklı bir anlamda sıfat-fiil, zarf-fiil, isimfiil,
edat görevleri yüklemektedir.
Yazımızda, bu anlam ve görevleri, Eski
Anadolu Türkçesi dönemine ait metinlerden
seçtiğimiz örneklerle tek tek ele alıp
incelemeye çalışacağız.
3. BULGULAR
Aşağıdaki örneklerde ki, kim bağlama
edatı ve zamirleri yardımcı cümlenin farklı
zaman ve kip eki almış fiillerine -an,-en; -
dık,-dik; -acak,-ecek sıfat-fiillerinin
anlamlarını yükleyerek sıfat-fiil grubu
kurmuş, bu sıfat-fiil grubu da temel
cümlenin öznesi, nesnesi ve yer tamlayıcısı
olmuştur.
GAZİ ÜNİVERSİTESİ KIRŞEHİR EĞİTİM FAKÜLTESİ,, Cilt 6, Sayı 1, (2005) 135
1. Kİ İLE SIFAT-FİİL GÖREVİ
1.1 -an, -en Sıfat-fiili anlamı
Geniş zaman ekiyle
1. Acı-durur şol-ki kulakdan gelür
Kudret-i Hakdur anı eyle kılur
(İM.2108)
(Kulaktan gelen sıvı acıdır; Allah’ın gücü
onu öyle yapar.)
2. Her ki bunda ol günâhın aġlamaz
Anda aġladuġı assı eylemez (İM. 1663)
(Bu dünyada günahı için ağlamayan kişinin
öbür dünyada ağlaması fayda etmez.)
3. Velî ahmak oldur ki göñlindekin
Diline yüridür diremez ögin (SN. 4016)
(Ahmak kişi, içindekini söyleyen, aklını
başına toplayamayan, akıllı davranamayan
kişidir.)
Geniş zamanın hikâyesi ile
1. Bir yire geldi ki aña Ġûnî dirleridi (KE.
42a-3.) (Gûnî denilen bir yere geldi.)
2. Kişiye ki zindânı beklerdi ol
Öküş yalvarıp zârılıò kıldı ol (SN. 4764.)
(O, zindanı bekleyen kişiye çok yalvarıp
ağladı.)
Görülen geçmiş zaman ekiyle
1. Kimdür ki esîr olmadı şol zülfile hâle
Yâ cân u dilin virmedi şol hüsn ü cemâle
(KBDS. 8[405] /1)
(Şu saç ile bene esir olmayan kim var ki?
Veya o güzelliğe canını ve gönlünü
vermeyen kim kaldı ki?)
2. Kara zülfün ki miskîn itdi müşgi
Kılur anber behâsını şikeste
(KBDS.12[266] /4)
(Miski âciz bırakan siyah saçın anberin
değerini düşürdü.)
Öğrenilen geçmiş zamanın hikâyesiyle
1. Pes aralarında bir koca varıdı ki ömri
gemide geçmişidi (KE. 116b-12,13.)
(Şimdi aralarında ömrü gemide geçen bir
yaşlı vardı.)
2. Süheyl ol arada ki yatmış idi
Uyandı görür atı gitmiş idi (SN. 2453)
(O arada yatan Süheyl, uyanınca atının
gittiğini gördü.)
İstek kipi eki ile
İstek eki -a,-e’nin Eski Türkçedeki
gelecek zaman, gereklilik, dilek kiplerini
kuran -àa, ge (<-àay,-gey) ekinden geldiği
kabul edilmektedir.
Eski Anadolu Türkçesi döneminde -àa,-
ge ekindeki g sesinin eriyip kaybolmasıyla -
a,-e şekline dönüşen ek, çeşitli zaman ve
kiplerin bildirilmesi görevinin yanısıra sıfatfiil,
zarf-fiil ve isim-fiil görevleri de
üstlenmiştir. (Özkan, 2003:359-385)
1. Yüzini her kim ki kıla hâk yârı yolına
Yâr yolında bile gerek her işün her yüzini.
(KBDS. 23(44)/5)
136 Eski Anadolu Türkçesi Metinlerinde “Ki”, “Kim” Bağlama Edatı…/S. Tokatlı
(Sevgilisi yolunda yüzünü toprak yapan her
kişinin, sevgilisi yolunda her işin her tarafını
bilmesi gerekir.)
2. Cân mıdur ol cân ki cânâneye ten olmaya?
Hassa ol cânâneye k’anuñ tenidür hemçü
cân (KBDS. 50[579]/3)
(O sevgiliye ten olmayan can can mıdır?
Bilhassa o sevgiliye onun teni can gibidir.)
3. Hak Ta’âlâ eydür:” Benüm selâmum ol
kişileredür ki toġrı yolda ola”(KE.106b-
11,12)
(Yüce Allah, “Benim selâmım doğru yolda
olan kişileredir” dedi.)
4. Bunuñ bigi bir yirde ki kuş uçmaya
Âdem oġlanı uġrayup geçmeye
(SN.3866)
(Bunun gibi kuş uçmayan yere insanoğlu
uğrayıp geçmez.)
Yeterlilik fiili ile
1. Ârif oldur ki bulımaz yâr katında özini
‘Işk bir bâzârdur ki anda satmaz özini
(KBDS.23[44] /1)
(Ârif, sevgilisinin huzurunda kendini
bulamayan, farkedemeyen kişidir; aşk, irfan
sahibi kişinin kendini satmayacağı bir
pazardır.)
İsim cümlesiyle
1. Bu az ömürde kılma bize hecrile cefâ
Kılġıl vefâ ki işbu cihânuñ vefâsı yoò
(KBDS. 13[383] /2)
(Ey sevgili, bu kısa ömürde bize ayrılıkla
cefa etme; vefası olmayan bu dünyada bize
vefa göster.)
2. Ol-ki kördür fakı anda görimez
Gözi yokdur toġrı yola yürimez (İM.887)
(Gözü kör olan orada tuzağı göremez; gözü
olmayan doğru yola yürüyemez.)
3. Kişiler ki bekçiyidi tutdılar
Ol ikisini aldılar gitdiler (SN.4816)
(Bekçi olan kişiler o ikisini, tutup alıp
gittiler.)
1.2. -dık,-dik Sıfat-fiili anlamı
Geniş zaman ekiyle
1. Sen sanma ki ben dünyâda bes yârı
severem
Yârdan haberi varısa ağyârı severem
(KBDS. 41[518] /1)
(Sen, benim dünyada sadece sevgiliyi
sevdiğimi zannetme; eğer sevgiliden haberi
varsa, sevgili hakkında bilgisi varsa
başkalarını da severim.)
2. Gör ki Tengri kullarıyçün ne kılur
Vasf idemez cümlesi âciz kalur
(İM. 1976)
(Tanrı’nın kulları için ne yaptığını gör;
birçok kişi bunu anlatmakta âciz kalır,
anlatamaz.)
GAZİ ÜNİVERSİTESİ KIRŞEHİR EĞİTİM FAKÜLTESİ,, Cilt 6, Sayı 1, (2005) 137
Geniş zamanın hikâyesi ile
1. Ol gün ki suyı deve içerdi, evlerinde kap
kacak kalmazdı, süd tolarıdı (KE. 41a-
5,6)
(Suyu devenin içtiği gün evlerinde kap
kacak kalmazdı, süt dolardı.)
Görülen geçmiş zaman ekiyle
1. Mısr’a şekerî tengi sözi irişeliden
Teng-i şekeri gör ki nice girdi çuvale
(KBDS. 8[405]/4)
(Şeker gibi tatlı ağzının küçüklüğünü
bildiren söz, Mısır ülkesine eriştikten sonra
aradaki şeker denginin utancından nasıl
çuvala girdiğini gör.)
2. Girü Nev-bahâr ile hoş yatdı ol
Sabâh olıcak gör ki hem nitdi ol
(SN.1073)
(O, tekrar Nevbahar ile mutlu bir şekilde
yattı; sabah olunca onun ne yaptığını gör.)
3. Giderseñ nite kim gerek gönderem
Bu sözi ki didüm göñülden direm
(SN.4414)
(Gidersen, gitmek istersen benim seni
göndermem gerekir; ben söylediğim sözü
gönülden söylerim.)
Görülen geçmiş zamanın hikâyesiyle
1. Vücûhî ki Kaytâs dirşürdidi
Kamusın girü harcına sürdidi (SN.3982)
(Vücûhî, Kaytas’ın topladıklarının hepsini
tekrar ihtiyaçları için harcadı.)
Öğrenilen geçmiş zaman eki ile
1. Gördi ki bir balık sudan çıkmış deprenür
(KE. 20b-10,11)
(Bir balığın sudan çıktığını ve hareket
ettiğini gördü.)
2. Geldi gördi ki şehr halkı putların taşra
çıkarmışlar (KE. 160b-13,161a-1)
(O geldi ve şehir halkının putlarını dışarıya
çıkardığını gördü.)
3. Yazudur ki nakkâş yazmış durur
Hüner incüsin anda düzmiş durur (SN.
553)
(Bu yazı nakkaşın yazdığı yazıdır; hüner
incisini burada dizmiştir.)
4. Didi çoò gündür ki eglenmişem
Bu şâruñda sanma ki beglenmişem
(SN.4004)
(“Günlerdir onun şehrinde vakit geçirdiğini,
orada beylik tasladığını zannetmemesini”
söyledi.)
Öğrenilen geçmiş zamanın hikâyesi ile
1. Degül ol ki resm urmış idi nakkâş
Ne göz aña beñzer ki yazdı ne kaş
(SN.1499)
(O, nakaşın çizdiği resim değildi; çizdiği ne
göz ne de kaş onun çizdiği resime
benziyordu.)
138 Eski Anadolu Türkçesi Metinlerinde “Ki”, “Kim” Bağlama Edatı…/S. Tokatlı
2. ‘Aceb kanı ol nâzenîn şâh-zâd
Ki birkaç gün olmışıduò bile şâd
(SN.3455)
(Birkaç gün birlikte mutlu olduğumuz
padişahın nazlı kızı acaba nerede?)
İsim cümlesiyle
1. Susamışam n’ola ben görmeğe dîdâruñuzı
Susadım şol yüze ki dîde-i devrân teşne
(KBDS.11[477]/3)
(Yüzünüzü görmeğe susadıysam bunda ne
var? Ben asıl bütün âlemin gözünün ona
susadığı yüze susadım.)
2. Lutfı anuñ ölü göñlümi kılur diri
Pes kim diyebile ki anuñ kimyâsı yoò
(KBDS. 13[383] /4)
(Onun lutfu, ölü gönlümü diriltir; böyle
olunca onun kimyasının olmadığını kim
söyleyebilir.)
3. Bilürsin ki günâhum çok İlâhî
Ümidüm senden ayruh yok İlâhî
(KBDS.19[128] /1)
(Ey Tanrım, günahımın çok olduğunu
biliyorsun ama, senden başka ümidim de
yoktur.)
4. Dükeli bildiler ki Süleymân degüldür
(KE.142b-1)
(Hepsi, onun Süleyman olmadığını
anladılar.)
5. Süheyl anda vardı kapu kaòdı çoò
Çaġırdı öküş gördi ki kimse yoò
(SN.4195)
(Süheyl oraya vardı, kapıyı çok çaldı, çok
seslendi, fakat kimsenin olmadığını gördü.)
1.3. -acak, -ecek Sıfat-fiili anlamı
-ısar, -iser Gelecek zaman eki ile
1. Eytdiler “İlâhî biz bilürüz ki ‘Âd kavmin
helâk kılısarsın” (KE.37b-2)
(Ey Allah’ım, biz Âd kavmini helâk
edeceğini biliyoruz, dediler.)
2. Sorar isem atama dimeyiser
Bilürem ki kayġumı yimeyiser (SN.467)
(Babama sorarsam söylemeyecek; derdimi
paylaşmayacağını biliyorum.)
3. Nakkâş dir ki ben taşra gidiserem
Saña diyeyin bil ki nidiserem (SN.1358)
(Nakkaş, ben dışarı gideğim dedi; sana, ne
yapacağımı söyleyeyim de bil!)
-acak, -ecek Gelecek zaman ekiyle
1. “Biz nücûm kitabında şöyle gördük ki bu
araya bir ulu pâdişâh gelecekdür ki
maġribe maşrıka hükm kılacakdur.”
(KE.42a-8,9)
(Biz yıldız kitabında, bu araya yüce bir
padişahın geleceğini, doğuya ve batıya
hükmedeceğini gördük.)
GAZİ ÜNİVERSİTESİ KIRŞEHİR EĞİTİM FAKÜLTESİ,, Cilt 6, Sayı 1, (2005) 139
Yeterlilik fiili ile
1. Geliser tama hem yarın Nev-bahâr
Bilürem ki göñli tutamaz karâr (SN.1524)
(Nevbahar yarın dama gelecek; bundan
dolayı onun gönlünün rahat etmeyeceğini
biliyorum.)
-a,-e İstek kipi ile
1. Lebüñden ben umaram ki emersem
İrişem lezzet-i câm-ı eletse
(KBDS.12[266] /7)
(Dudağını emersem Elest kadehinin
lezzetine erişeceğimi umarım.
2. Mısr kavmı danışdılar kim bizde ayruk
nesne kalmadı ki virevüz buġday alavuz.
(KE.82b-1,2)
(Mısır kavmi “Bizde alacağımız buğday
karşılığında verecek başka bir şey kalmadı.”
şeklinde konuştular.)
3. Yoġidi kimesnesi vire ta‘âm
Tâkatı yoġidi ki kıla kıyâm (SN.3769)
(Yemek verecek kimsesi yoktu; ayağa
kalkacak gücü yoktu.)
2. Kİ İLE İSİM-FİİL GÖREVİ
2.1. -ma,-me İsim-fiili anlamı
Geniş zaman eki ile
1. Derdüm oldur ki ben derdümü artuò
dilerem / Derdüm oldur ki aña dârû-yı
dermân teşne (KBDS. 11[477] /6)
(Benim derdim, derdimin artmasını
dilememdir; benim sıkıntım, derdimi iyi
edecek ilâcın bile derdime susamış
olmasıdır.)
2. Bu sanemlere ki taparsız bâtıldır.
(KE.30b-1, 2)
(Bu putlara tapmanız boş inançtır.)
Görülen geçmiş zaman eki ile
1. Andan Süleymân yile buyurdı ki tahtın
yire kodı. (KE. 135a-3,4)
(Sonra Süleyman, rüzgâra tahtını yere
koymasını emretti.)
-a, -e İstek kipi ile
1. Ammâ ben dilerem ki benden soñra
biroġlum kala. (KE.28b-5)
(Ama ben, benden sonra bir oğlumun
kalmasını isterim.)
2. Ken’ân cevâb yazdı ki: “Ben size yardım
ideyin, şol şartıla ki kızım alasın.”
(KE.42b-3)
(Kenan, “Kızımı alman şartıyla ben size
yardım ederim.” şeklinde cevap yazdı.)
3. Bilimezdi kadrin görürken yüzin
Bu kez kâni’ oldı ki bula izin (SN.4060)
(Yanındayken değerini bilemedi; bu kez
onun izini bulması gerektiğine inandı.)
140 Eski Anadolu Türkçesi Metinlerinde “Ki”, “Kim” Bağlama Edatı…/S. Tokatlı
Emir kipi ile
1. Allâh Ta‘âlâ nidâ kıldı ki: “Eyt ki
Âdem’e secde kılsun, tâ ki tevbesin kabûl
kılam.” (KE. 33a-6,7)
(Yüce Allah, “Ben tövbesini kabul edinceye
kadar Adem’e secde etmesini söyle.”
şeklinde seslendi.)
2. Ögütledi didi ki ġussa yime
Bu düşüñi hîç kimesneye dime (SN.885)
(Üzülmemesini ve gördüğü rüyayı kimseye
söylememesini öğütledi.)
İsim cümlesiyle
1. Zahm itdi hecri bal tutağunuñ içinde lîk
Müşkil budur ki vaslıyıla mûmiyâsı yoò
(KBDS.13[383] /6)
(Senin bal gibi olan dudağının içinde
sevgilinin ayrılığı yara meydana getirdi.
Fakat asıl sıkıntı, kavuşma ile de bu yaranın
iyileşmemesidir.)
3. Kim ile Sıfat-Fiil Görevi
3.1. -an,-en Sıfat-fiili anlamı
Geniş zaman ekiyle
1. Her kişi-kim ol cemâ’atden olur
Kurt elinden kurtulur rahmet bulur.
(İM790)
(Topluluk içinde olan herkes kurdun elinden
kurtulur, korunur.)
2. Pes ol yaramaz sıfatlardan kim göñli kör
ve katı ider ve âhiret kaydında olmakdan
sovudur andan ol yaramaz sıfat getürüp
beyân itdi (M.2b-8)
(O, gönlü kör eden, katılaştıran ve ahiret için
hazırlanmaktan soğutan kötü sıfatların ne
olduğunu söyledi.)
Geniş zamanın hikâyesiyle
1. Kanı şol kim ben fülânam dir-idi
Dürlü ni‘metler cihânda yir-idi (G.K76A)
(Cihanda çeşit çeşit nimetleri yiyen ve ben
falanım diye övünüp benlik davasında
bulunan o kimse nerede?)
Görülen geçmiş zaman ekiyle
1. Bu söz idi kim baġrumı kıldı baş
Gözüme karañu görinür güneş (SN.757)
(Benim bağrımı yaralayan bu söz idi; şimdi
güneş gözüme karanlık görünüyor.)
2. Şu Tangrı hakı kim yaratdı bizi
Ki toġru direm saña işbu sözi (SN.1214)
(Bizi yaratan Tanrı’nın hakkı için sana
söylediğim bu söz doğrudur.)
3. Senden yaña kim azm-i sefer eyledi
göñlüm
Yol azıġı uş ġussa vü hûn-ı cigeri var
(ETT. 168)
(Senden tarafa yönelen gönlümün yanında
yol azığı olarak sıkıntı ve kanayan ciğeri
var.)
GAZİ ÜNİVERSİTESİ KIRŞEHİR EĞİTİM FAKÜLTESİ,, Cilt 6, Sayı 1, (2005) 141
Öğrenilen geçmiş zaman ekiyle
1. ‘Arşı gör kim insafa durmış durur
Ol işikde nice baş urmış durur (G.L5A-9)
(İnsafa durmuş olan arşa bir bak da, Hakk’ın
eşiğinde nasıl baş koyduğunu anla.)
2. Levhi gör kim yüzini dutmış bakar
Allah adı yazıla dip intizâr (G.L5A-10)
(Allah adı yazılsın diye bekleyen ve yönünü
ona döndüren Levh’i de gör.)
3. Biri ipdür kim dutupdur kandili
Ol ipüñ sakfa irüpdür menzili (G.L246A-
7)
(Biri de kandili tavanın ortasına bağlayan
iptir.)
-a, -e İstek kipi ile
1. Kişi kim yavuzlık yolından kaça
Gerek kim eyü fâla aġzın aça (SN.2140)
(Kötülük yolundan uzaklaşan kişinin,
söylenen iyi şeyleri dinlemesi gerekir.)
2. Göz aña dirler kim ‘ibret ala
İbret alıp ‘ışk-ıla gire yola (İM.875)
(İbret alan göze gönül gözü derler; ibret alıp
aşk ile, sevgiyle yola girer.)
3. Kişi kim eline ala ‘ışk işin
Yavuz mı eger kurtarırsa başın
(SN.3776)
(Aşk işini eline alan kişi, bundan başını
kurtarırsa bu kötü bir şey midir?)
İsim cümlesiyle
1. Biz ol kişilere selâm virürüz kim ol
müsülmandur (KE. 106b-11)
(Biz müslüman olan kişilere selâm veririz.)
2. Sevmişem bir zülfi kim serv ile hembâlâdur
ol /Bundan artuk ne belâya
yelteye sevdâ beni (ETT.167)
(Servi gibi uzun olan bir saçı sevdim; sevda
beni bundan daha kötü hangi belâya
salabilir, bundan daha kötü bir belâ var mı?)
3. Biri dahı vardur kim anuñ adı yaġ
Ol dükense kâyim olmaz bu çerâġ
(G.L246A-3)
(Bir de yağ denen nesne vardır; o tükenirse
bu ışık söner.)
3.2. -dık,-dik Sıfat-fiili anlamı
Geniş zaman ekiyle
1. Ölümi gör kim beni nice dutar
Pamuk atar gibi ol didüp atar (İM.1430)
(Ölümün beni nasıl yakaladığını gör; pamuk
atar gibi didikleyip atar.)
2. Velî gördi kim beñzemez uġruya
Anuñ işi ihlâs idi yoh riyâ (SN.4550)
(Onun hırsıza benzemediğini gördü; onun işi
saflık, dürüstlük idi, onda hile, kötülük
yoktu.)
142 Eski Anadolu Türkçesi Metinlerinde “Ki”, “Kim” Bağlama Edatı…/S. Tokatlı
Geniş zamanın hikâyesi ile
1. Rivâyet iderler kim Havvâ Âdemüñ ölüsi
haberin bilmezdi (KE.26b-9,10)
(Havvâ’nın Âdem’in öldüğünden haberinin
olmadığı rivayet edilir.)
2. Deve eyitti: İşittüm kim bir ekinci yolda
gideridi (MT.56a-12,13.)
(Deve, bir ekincinin yolda gittiğini söyledi.)
Görülen geçmiş zaman ekiyle
1. Bir gün aġlariken gördi kim kuş geldi,
kapu içinde kondı (KE.39a-12,13)
(Bir gün ağlarken kuşun geldiğini, kapının
içine konduğunu gördü.)
2. Döşege girüp koçışup yatdılar
Ne hâcet dimek kim dahı
nitdiler(SN.1833)
(Yatağa girip sarılıp yattılar; ne yaptıklarını
da öylemeye gerek yok.)
3. Didüm çünki ardıradın yitdüñüz
Sanurduh kim ol ikisin tutduñuz
(SN.4688)
(Ardından yetişince “O ikisini tuttuğunuzu
sanıyorduk.” dedim.)
Görülen geçmiş zamanın hikâyesi ile
1. Ol melek kim vasfın eytdümdi saña
Şol senüñ akluñ-durur ol görseñe
G.A74A-1)
(O, sana özelliklerini anlattığım meleğin
senin aklın olduğunu görsene!)
-a, -e İstek kipi ile
1. Anı kim bilür kim ne sûret ola
Getürimezem vasfın anuñ dile (SN.3947)
(Onun nasıl bir yüzü olduğunu kimse
bilemez; bunu ben de anlatamıyorum.)
2. Ki her vakt kim anda irişevüz
Gücüm yitdügi deñlü dürişevüz (SN.783)
(Oraya ulaştığımız zaman, gücümüzün
yettiği kadar çalışırız.)
Öğrenilen geçmiş zaman eki ile
1. Taġ canavarlarından ve kuşlar
aġlamaġından dahı gördi kim güneş
dutulmış.(KE.26b-10,11.)
(Dağ canavarlarından ve kuşların
ağlamasından da güneşin tutulduğunu
anladı.)
2. Andan Nûh gemi kapusın açdıra, nazar
kıldı gördi kim yir yüzi dükeli su
olmışdur.(KE. 33b-8,9.)
(Sonra Nuh, gemi kapısını açtırdı, baktı ve
yeryüzünün tamamen su olduğunu gördü.)
3. Nemrûd eytdi: “ Yâ Târûh benüm üçün
bir bünyâd eyle kim hîç kimesne
görmemişdür. (KE. 44a-6,7)
(Nemrut,”Ey Târûh, benim için daha önce
hiç kimsenin görmediği bir bina yap.” dedi)
4. Tenüm hasta göñlüm gidüpdür bugün
Beni ışk gör kim nidüpdür bugün
(SN.750)
(Bugün bedenim hasta, gönlüm de gitmiştir;
bugün aşkın beni ne hâle getirdiğini gör.)
GAZİ ÜNİVERSİTESİ KIRŞEHİR EĞİTİM FAKÜLTESİ,, Cilt 6, Sayı 1, (2005) 143
5. Görür kim çeri çevre konmış durur
Şaruñ yöresi oda yanmış durur (SN.922)
(Askerin her tarafa yerleştiğini, şehrin
çevresinin yandığını görür.)
6. Zülfini yüzüñde gören dir senüñ
Kim görüpdür bir arada rûz u şeb
CSTD.77)
(Senin saçını yüzünde gören gece ile
gündüzü bir arada gördüğünü söyler.)
Yeterlilik fiili ile
1. Çoklar oldı kim yidi gün bulumadı nesne
yimediler. (KE.82b-1)
(Çoğu zaman, yedi gün yiyecek bir şey
bulamadıkları oldu.)
2. Nesne vardur kim aña halk iremez
Uşbu sûret gözi anı göremez (G.L87A-7)
(Halkın ulaşamadığı çok şey vardır; işte
onlar baş gözü ile görülmezler.)
İsim cümlesiyle
1. Rivâyet kılurlar kim İsmâ’il’e gelen koç
Hâbîl’üñ koçıdur diyü (KE.24b-12)
(İsmâil’e gelen koçun Habil’in koçu olduğu
rivâyet edilir.)
2. Havvâ Âdem’üñ kapusına geldi gördi
kim Âdem anda degil. (KE.26b-11,12)
(Havva, Adem’in kapısına gelince, Adem’in
orada olmadığını gördü.)
3. Diyeyim ben saña ol kanda durur
Şöyle bil-kim gökler üstinde durur
(İM.1622)
(Sana onun nerede olduğunu söyleyeyim;
onun gökyüzünde olduğunu bil.)
4. Ulular dimiş kim belâdur sefer
Direm saña sözüm hîç itmez eser
(SN.767)
(Büyükler, sefere çıkmanın çok tehlikeli
olduğunu söylemişler; ben de bu sözü sana
söylüyorum, ama sözlerim sana hiç etki
etmiyor.)
3.3. -acak, -ecek Sıfat-fiili anlamı
Geniş zaman ekiyle
1. Bile olalum görelüm kim felek
Nite döner ü nice olur dilek (SN.4281)
(Birlikte olalım, zamanın ne göstereceğini
ve dileğimizin ne olacağını görelim.)
2. Yemlihâ girdi sokaka gör nider
Bilimez kim bu sokak kanda gider
(İM.3057)
(Yemliha’nın sokağa girince ne yapacağını
gör; o, bu sokağın nereye gideceğini
bilemez.)
Görülen geçmiş zaman ekiyle
1. Ol ki seksen yaşadı ġaflet ile
Eyle san kim gelmedi bu menzile
(G.L106B-1)
(O gafletle seksen yıl yaşayan kimsenin bu
menzile ulaşamayacağını iyi düşün.)
144 Eski Anadolu Türkçesi Metinlerinde “Ki”, “Kim” Bağlama Edatı…/S. Tokatlı
-ısar, -iser Gelecek zaman eki ile
1. Müneccimler eytdiler: "Yâ melikü’zzamân
felek ‘ilminde şöyle gördük kim
Beni İsrâ’îl kavmından bir oġlan
kopısardur, senüñ pâdişâhlıġıñ anuñ
elinde harâb olısardur” (KE. 96b-6,7)
(Yıldız falına bakan kişiler, “Ey padişah,
yıldız falında Beni İsrâil kavminden bir
oğlanın ortaya çıkacağını ve senin
padişahlığının onun elinde harap olacağını
gördük.” dediler.)
2. Bellü bil-kim dükelisin alısar
Seni beni ancılayın kılısar (İM.856)
(Ölümün kesinlikle herkesi alacağını bil!
Ölüm, seni de beni de alacak.)
3. İşit imdi erleri-de nolısar
Şöyle bil-kim anlaruñ big’olısar
(İM.1951)
(Dinle şimdi erler ne olacak; onlar gibi
olacağını bil.)
-a, -e İstek kipi ile
1. Eytdi: “Yâ Azrâ’îl kardaşum ne vakt kim
cânumı alasın, baña haber itgil”(KE.28a-
8)
(“Ey Azrâil kardeşim, canımı alacağın
zaman bana haber ver.” dedi.)
2. Diñle İsrâfîl’i gör kim neyleye
Mustafa’ya tur diyüben söyleye
(İM.1513)
(İsrâfil’i dinle ne yapacağını gör; Mustafa’ya
ayağa kalk, der.)
3. Ellerinden hîç bir iş-de gelmeye
Kim ola kim itdügüni bulmaya (İM.1586)
(Ellerinden hiçbir iş de gelmez; bu dünyada
ettiğini bulmayacak kimse yoktur.)
Yeterlilik fiili ile
1. Nesne var kim eydemez bu dil anı
İşid imdi nedür ol bir bil anı (G.L43A-8)
(Dilin anlatamayacağı öyle nesneler de var;
şimdi dinle, söyleyeyim de ne olduklarını
iyice bilip öğren.)
3.4. KİM İLE İSİM-FİİL GÖREVİ
3.5. -ma,-me İsim-fiili anlamı
Görülen geçmiş zaman eki ile
1. Sebep neyidi kim Nemrûd İbrâhim’i oda
atmak diledi. (KE.52a-5)
(Nemrut’un İbrahim’i ateşe atmak
istemesinin sebebi neydi?)
Öğrenilen geçmiş zamanın hikâyesi ile
1. Sebep bu idi kim ol deñizde bir gemi
ġark olmışıdı. (KE.142b-9)
(Sebep, o denizde bir geminin batmasıydı.)
Geniş zamanın hikâyesi ile
1. Tâ ki Allah Âdem’e virdi vücûd
Buyruġ oldı kim kılarlardı sücûd
(G.L211A-3)
(Sonunda Allah Adem’i yaratınca, herkese
ona secde kılmalarını emretti.)
GAZİ ÜNİVERSİTESİ KIRŞEHİR EĞİTİM FAKÜLTESİ,, Cilt 6, Sayı 1, (2005) 145
-a, -e İstek kipi ile
1. Şît diledi kim İblîs’i anda öldüre
(KE.27b-7,8)
(Şit, İblis’i orada öldürmeyi istedi.)
2. Bundan soñra İdrîs diledi kim ol oġlan
diri kala, halkı dîne da’vet kıla (KE.28b-
8,9)
(Bundan sonra İdris, o oğlanın yaşamasını
ve halkı dine davet etmesini istedi.)
3. Dilemez kim bilesince salınam sâye-sıfat
Nice gündür beni ol cân kodı tenhâ
salınur (ETT.159)
(Sevgili, gölge gibi onunla birlikte
yürümemi istemez; bir süredir beni bıraktı,
yalnız yürümektedir.)
4. Kİ VE KİM İLE ZARF-FİİL
GÖREVİ
Ki, bağlama edatı ve ilgi zamiri, yardımcı
cümlenin görülen geçmiş ve öğrenilen
geçmiş zamanın hikâyesi eki almış fiiline -
ınca,-ince,-dığında, -diğinde zarf-fiil anlamı
yükleyerek zarf-fiil grubu kurmuştur. Bu
zarf-fiil grubu da temel cümlenin zarfı
olmaktadır.
1. Hemân dem ki işitdi Kaytâs anı
Eyitdi ki gel baña göster kanı (SN.3948)
(Kaytas, o anda bunu duyunca “Gel, bana
nerede olduğunu göster.” dedi.)
2. Cühûd atı gördi ki aslan yidi
Yarar korhudan ger sıdaydı ödi
(SN.4074)
(Cühûd, aslanın atı yediğini görünce, eğer
korkudan ödü patlayacaktı denilse yeridir.)
3. Cân ki anı duydı niçe dek durur
Pes bu câna çok şükür gerek durur
(G.L10B-8)
(Can, onu duyunca kendinden geçti; bunun
için canın çok şükretmesi gerekir.)
4. Gördüm anı ki öyleyin aġmış idi tama
Nûrı yayılmış idi güneş bigi âleme
(Onu, öğle vakti dama çıktığında gördüm;
ışığı güneş gibi dünyaya yayılmıştı.)
Ki, kim ilgi zamirleri yardımcı cümlenin
görülen geçmiş zaman ve istek kipi almış
fiillerine erse, -ırsa,-ursa anlamı
yüklemiştir.
1. Ol kişi kim bu sözi anda didi
Eyledür kim ol anı bunda didi (G.L35A-
6)
(O kişi, bu hikâyeyi ne zaman anlatırsa
anlatsın; şimdi söylemiş gibidir.)
2. Yoldaşı-kim bir tavaruñ kurd ola
Sen kıyâs it-kim anuñ hâli nola (İM.783)
(Bir sürünün arkadaşı kurt olursa, onun
hâlinin ne olacağını sen düşün.)
3. Her kankı evde ki ak bidnûs ola, ol eve
şeytân girmez.(KE.23a-1,2)
(Hangi evde ak horoz olursa, o eve şeytan
girmez.)
146 Eski Anadolu Türkçesi Metinlerinde “Ki”, “Kim” Bağlama Edatı…/S. Tokatlı
4. Dahı her ki size zulm eyleye, siz aña eylik
idiñ. (KE.165a-9)
(Size kim zulm ederse etsin, siz ona iyilik
edin.)
Ki ve kim; her, ne, ne kadar, her kanda
soru kelimeleriyle birlikte kullanıldığında da
yardımcı cümlenin farklı zaman ve kip eki
almış fiillerine ve isim cümlelerine –erse ,-
ursa,-sa anlamı yüklemektedir.
1. ‘Arabda bir kâ’ide varıdı, her kim ki
oġlan doġursa anı beslemege dâyeye
virürleridi.(KE.167a-2,3)
(Arapların bir kuralı vardı, kim oğlan
doğurursa onu beslemek için süt anneye
verirlerdi.)
2. Ol yıl ne kadar ki tavarı varıdı, semirdi,
artdı.(KE.167b-3,4)
(O yıl ne kadar hayvanı varsa, hepsi de
gelişti, şişmanladı.)
3. Ne kadar kim sol emcegin virdi Resûl
emmezdi (KE.167a-8,9)
(Sol memesini ne kadar verse de Resul
emmezdi.)
4. Eyiti ki yoluña kodum başum
Ne kim sen buyurasın oldur işüm
(SN.4772)
(Onun yoluna başını koyduğunu söyledi;sen
ne emredersen benim işim odur dedi.)
5. Dükendi ne kim almış idi kumâş
İli oldı bu şâr gözi toldı yaş (SN.3983)
(Yanına ne kadar kumaş aldıysa hepsi bitti;
memleketi bu şehir oldu, gözleri de yaş
doldu)
6. Didi sen git iş nolasın kim bilür
Ne kim Tangrı takdîridür ol olur
(SN.2153)
(“Sen git, kim bilir ne olacaksın” dedi;
Tanrı’nın taktiri neyse o olur.)
7. Her kanda kim mübârek ayaġın basardı,
ot biterdi, ol koyunlar yirdi.(KE.167b-
3,4)
(Mübarek ayağını nereye bassa ot biterdi, o
koyunlar yerdi.)
Ki ve kim, kaçan kelimesiyle
kullanıldığında yardımcı cümlenin fiiline -
ınca,-ince; -dığında,-diğinde zarf-fiil
anlamları yüklemektedir
(Gülsevin,1997:129).
1. Kaçan ki gice olsa ikisi dahı gelürlerdi
(KE.21a-5,6)
(Gece olduğunda ikisi de gelirdi.)
2. Kaçan ki tahta çıkar otururdu, kuşlar
üstüne gölge eyleridi.(KE.133a-11)
(Tahta çıkıp oturduğunda kuşlar üstüne
gölge ederdi.)
3. Kaçan kim yil ol hatta gelürdi, yine
dönerdi (KE.38a-6)
(Rüzgâr o sınıra gelince tekrar dönerdi.)
Ki, kim bağlama edatları, emir ve istek
kipi almış yardımcı cümleye -mesi için
anlamı vererek edat grubu kurmuştur.
1. Allâh Ta’âlâ buyurdı kim: “Yâ Nûh her
bir canavardan çift çift erkeklü dişilü
GAZİ ÜNİVERSİTESİ KIRŞEHİR EĞİTİM FAKÜLTESİ,, Cilt 6, Sayı 1, (2005) 147
alġıl gemiye koyġıl ki soyı
kesilmesün.”(KE.32a7,8,9)
(Sonra, yüce Allah Nuh’a “Ey Nuh, her bir
canlıdan soyu tükenmemesi için erkekli
dişili çifter çifter al.” diye emretti.)
2. Bunlaruñla bizüm aramuza bir sedd eyle
kim bunlar geçüp bize zahmet
virmeyeler. (KE.148b-9,10)
(Bunların geçip bize zahmet vermemesi için
bizimle bunların arasına bir set yap.)
Aşağıdaki örnekte de ki bağlama edatı
görülen geçmiş zaman eki almış yardımcı
cümlenin fiiline –dığı, -diği kadar anlamı
vererek edat grubu kurmuştur.
1. Ol iki kurt öyle ısırdı ki on sekiz yıl eyle
zahmet çekmemişidi ki ol iki kurtdan
incindi, iñiledi.(KE.121b-9,10)
(O kurt öyle kötü ısırdı ki o iki kurttan
incindiği, inlediği kadar on sekiz bile o
kadar acı çekmemişti.)
Ki edatı, tâ edatıyla kullanıldığında
görülen geçmiş zaman ve istek kipi eki almış
yardımcı cümlenin fiiline –ıncaya, -inceye
kadar,-mak, -mek için anlamları vererek edat
grubu kurmuştur.
1. Dirildiler Nûh’ı aġacıla taşıla dögdiler, tâ
ki öldi diye kodılar. (KE.31a-4)
(Toplandılar, öldüğünü zannedip
bırakıncaya kadar Nuh’u taşla sopayla
dövdüler.)
2. Varġıl bir gemi düzgil, tâ ki saña uyanları
kurtarasın. (KE.31b-9)
(Git, senin yolunda olanları kurtarmak için
bir gemi yap.)
Ki ve kim, çün edatıyla birleşik olarak
kullanıldığında da yardımcı cümlenin farklı
zaman veya kip almış fiiline -ınca,-ince zarffiil
anlamı yüklemektedir:
1. Çünki Âdem munsıf oldı Hazret’e
Suçlu-y-iken lâyık oldı rahmete
(G.L50B-4)
(Adem kusurunu bilip geri dönünce,
kusurluyken rahmete kavuştu.)
2. Çünkim Âdem anı gördi mütehayyir oldı
(KE.14a-11,12)
(Adem onu görünce şaşırdı.)
SONUÇ:
Bugün Türkiye Türkçesinde sıfat-fiil,
zarf-fiil ve isim-fiil ekleriyle ifade ettiğimiz
anlamların Eski Anadolu Türkçesi
döneminde, yaygın olarak ki, kim bağlama
edatı ve ilgi zamirlerinin etkisiyle zaman ve
kip eklerine yüklenerek ifade edildiği
görülmektedir.
KISALTMALAR
CSTD: Cem Sultan’ın Türkçe Divan’ı I,
(Hzl.Halil Ersoylu), İstanbul 1981.
ETT. Faruk Kadri Timurtaş, Eski Türkiye
Türkçesi, XV. Yüzyıl, Gramer-Metin
Sözlük, İstanbul 1977.
G : Âşık Paşa, Garib-nâme, Tıpkıbasım,
karşılaştırmalı metin ve aktarma, (Hz.:
Kemal Yavuz), Cilt I/1, I/2, 2/1,
İstanbul 2000.
İM: Eski Anadolu Türkçesine İlişkin Bir
Metin İslâmî’nin Mesnevisi, (Hzl.Hasan
Yüksel, İbrahim Delice, Hakkı
Aksoyak), Sivas 1996.
148 Eski Anadolu Türkçesi Metinlerinde “Ki”, “Kim” Bağlama Edatı…/S. Tokatlı
KBDS: Kadı Burhaneddin Divanından
Seçmeler, (Hzl. Ali Alpaslan), Ankara
1977.
KE: 14. Yüzyıla Ait Bir Kısas-ı Enbiyâ
Nüshası Üzerinde Sentaks İncelemesi,
(Hzl.İsmet Cemiloğlu), Ankara 1994.
M: Kutbe’d-dîn İznikî, Mukaddime,
(Hzl.Kerime Üstünova), Giriş-İnceleme
Metin-Sözlük,(Şehâbe’d-dîn-Kudsî
Nüshası), Bursa 2003.
MT:Sadru’d-dîn Şeyhoğlu, Marzubân-nâme
Tercümesi (Hzl. Zeynep Korkmaz),
İnceleme-Metin-Sözlük-Tıpkıbasım,
Ankara 1973.
SN: Mes’ûd Bin Ahmed, Süheyl ü Nev-
Bahâr, (Hz.: Cem Dilçin), İnceleme-
Metin-Sözlük, Ankara 1991.
KAYNAKLAR
Aksan, D., 2005, Türkçenin Zenginlikleri
İncelikleri, Ankara: Bilgi Yayınevi.
Aksoyak, H., Delice., İ., Yüksel, H., 1996,
Eski Anadolu Türkçesine İlişkin Bir
Metin İslâmi’nin Mesnevisi, Sivas:
Dilek Matbaacılık.
Alpaslan, A., 1977, Kadı Burhaneddin
Divanından Seçmeler, Ankara: Kültür
Bakanlığı Yayınları.
Cemiloğlu, İ., 1994, 14. Yüzyıla Ait Bir
Kısas-ı Enbiyâ Nüshası Üzerinde
Sentaks İncelemesi, Ankara: Türk Dil
Kurumu Yayınları.
Dilçin, C., 1991, Mes’ûd Bin Ahmed Süheyl
ü Nev-Bahâr, Ankara: Türk Dil
KurumuYayınları.
Ersoylu, H., 1981, Cem Sultan’ın Türkçe
Divan’ı, Cilt I, İstanbul: Tercüman
1001 Temel Eser 157, Kervan
Kitapçılık.
Gülsevin, G., 1997, Eski Anadolu
Türkçesinde Ekler, Ankara: Türk Dil
Kurumu Yayınları.
Korkmaz, Z., 1973, Sadru’d-dîn Şeyhoğlu
Marzubân-nâme Tercümesi, Ankara:
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih
Coğrafya Fakültesi Yayınları.
Korkmaz, Z., 2003, Türkiye Türkçesi
Grameri (Şekil Bilgisi), Ankara: Türk
Dil Kurumu Yayınları.
Özkan, M., 2003, Tarihî Türkiye Türkçesi
Metinlerinde İstek Eki -A/-E’nin
Kullanılışı Üzerine, İstanbul
Üniversitesi, Türk Dili Ve Edebiyatı
Dergisi, Cilt XXX, 2001-2003,
İstanbul: Üniversitesi Edebiyat
Fakültesi Yayınları, 359-385.
Tekin, Ş., 1992, Eski Türkçe, Türk Dünyası
El Kitabı, Cilt 2, Sayı A-23, Ankara:
Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü
Yayınları, 69-120.
Timurtaş, F. K., 1977, Eski Türkiye
Türkçesi, İstanbul:İstanbul Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi Yayınları.
Üstünova, K., 2003, Kutbe’d-dîn İznikî
Mukaddime, Bursa: Uludağ
Üniversitesi Yayınları.
Yavuz, K., 2000, Âşık Paşa Garib-nâme,
Cilt I/1,I/2,II/1, İstanbul : Türk Dil
Kurumu Yayınları.
Yücel, B., 2002, Adnî Divanı, Ankara:
Akçağ Yayınları.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder