TuğraTuğra, Türkçe’de kelime olarak padişahın ismini ihtiva eden özel bir işaret, padişahın imzası gibi anlamlar ifade eder.Kelimenin aslı Oğuz lehçesinde “tuğrağ” olup, hükümdarın basılmış imzası demektir. Oğuz hakanları, Selçuklu sultanları ve nihayet Osmanlı padişahları tuğrayı kullanmışlardır.Osmanlı belgelerinde kullanılan ve Arapça’da “remiz, imza” anlamlarındaki “tevkî” kelimesi ile keza Farsça’da yine aynı anlamlardaki “nişân” kelimesi, tuğra ile müterâdif olup, “tevkî‘-i hümâyun”, “tevkî‘-i refî‘”, “nişân-ı şerîf-âlîşân-ı sultânî” gibi tabirlerin hepsi de tuğra demektir. Ferman, berât, menşur vesair belgelerde kullanılan “alâmet-i şerîfe” tabiri de tuğrayı ifade etmektedir. Tuğrayı çekene “tuğrâî”, “tuğrakeş”, “tevkî‘î” veya “nişancı” denilirdi.Tuğra belirli kısımlardan meydana gelmiştir. Padişahın kendisi ve babasının isminin yazıldığı kısma, taht, kürsü veya sere adı verilir. Buradan sola doğru uzanarak aşağıdan yukarıya doğru uzayan ve iç içe iki kavisten meydana gelen kısma ise, beyze veya sancak adı verilir. Beyzelerin ucundan devam eden ve tahtın sağ tarafına doğru uzayan paralel iki çizgiye de kol, hançer veya kılıç adı verilir. Tahtın üst kısmında yukarıya doğru birbirine paralel uzayan üç çizgiye ise tuğ veya flama denilir. Tuğların üst kısmından aşağıya doğru sarkan “s” şeklindeki üç çizgi ise zülfe diye adlandırılır. İlk devir tuğralarının bazılarında tuğların üzerinde küçük “vav” şeklinde “ötre” harekesine benzeyen işaretler görülmektedir ki, bunlara vasla denilir.Kürsü veya sere olarak tanımlanan taht kısmı, Osmanlı tahtını sembolize eder, üstünde de daima muzaffer olan sultanın adı yazılmaktadır. Sağ tarafa doğru uzanan kılıç, kuvvet ve kudretin sembolü ve üst tarafta yer alan tuğlar bağımsızlığı simgelemektedir.Zülfelerin ucu ve sancağın tuğranın sol tarafına açılması ise, rüzgarın doğudan batıya doğru estiğini simgelemektedir4.Tuğranın büyük Selçuklulardan Memlûklülere geçtiği söylense de, Memlûklülerin kullandıkları tuğralar kavisli olmayıp düz satırlar üzerine yazılmış cümleler halinde olup kelimelerdeki keşidelerin fazla uzatıldıkları ve çokluğu ile dikkat çekmektedir5.Bilinen şekliyle tuğra, ilk defa Orhan bey tarafından kullanılmıştır. Daha sonra tuğralar şekil itibarıyla hep gelişme halindedir. İlk tuğralarda, hükümdarın ismi ile babasının ismi yer almaktaydı: Orhan bin Osman, Murad bin Orhan, Emir Süleyman bin Bayezid gibi. Yıldırım Bayezid zamanında baba adından sonra “han” sıfatı da ilave edilmiş ve II. Murad’dan itibaren “muzaffer dâima” eklenmiş olup, II. Mehmed’den sonra ise “el-Muzaffer dâima” duâ cümleri de tuğralarda yer almıştır. Yavuz Sultan Selim’den itibaren de “han” kelimesinin yanı sıra padişah isimlerine “şah” kelimesi ilave edilmeye başlanmıştır. III. Ahmed’den sonra bu kelime terkedilmiştir.Osmanlı Devleti’nde, padişahların isimlerini ihtiva eden tuğra, arma olarak kullanıldığı gibi, berât ve fermanlarda, zamanla sikkelerde, resmî âbideler, posta pulları ve damgalı resmî evrak ile kontrol damgası olarak da altın ve gümüşten mâmûl eşya üzerine basılmak suretiyle yaygınlaştırılmıştır
http://www.devletarsivleri.gov.tr/ferman/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder