Zamanın Tanımlanması
Zamanın nasıl belirleneceği sorunu insan zekasını çok eski çağlardan beri sürekli meşgul etmiş bir sorundur . M.Ö. 150′de Hipparkhus stereometrik projeksiyon kavramını geliştirerek tüm uzay hareketlerinin düzlemsel trigonometriye ne şekilde iz düşürülebileceğini göstermiş bulunuyordu. Bu önemli kuramsal bilgi Ptolemaios’dan sonra da kullanılmıştır.
Yöntem 9. yüzyılda İslam ülkelerinde benimsenerek özellikle namaz vakitlerinin belirlenmesi, karada ve denizde yön tayini, arazi ölçümlerinin yapılması, yüksekliklerin ve derinliklerin belirlenmesi gibi değişik konularda yaygın uygulama alanı bulmuştur. Bu sorunlarla uğraşırken küresel geometri ve gök cisimlerinin hareketi ile ilgili konularda önemli ilerlemeler kaydedilmiştir.
İslamda zamanın belirlenmesi sorunuyla uğraşılırken daha önce bilinegelen ve temeli stereometrik izdüşümüne dayanan usturlaplardan yararlanılmıştır. Bu alet yüzyıllar boyunca geliştirilerek özel sorunların çözümüne daha uygun biçimlere getirilmiştir. Saat ayarının kuramsal temelleri bulunulan yerdeki güneşin konumuna ve bir çubuğun gölgesine bağlı olarak 8. yüzyılda belirlenmiş bulunuyordu. Zamanla ilgili tanımlar gözle görülen olaylara dayandırıldığından herkes tarafından kolaylıkla soruşturulabilir nitelikteydi.
Zamanın bulunulan tarihe ve yere bağlı olarak tanımlanmış olması, nüfusun yoğun olduğu yerlerde, konunun muvakkit adı verilen uzman kişilerce belirlenmesini zorunlu hale getirmiştir. Sultanlar zamanın doğru tespiti için, merkezi camilerde muvakkithaneler kurmuş, burada görev alacak kişilerin yetişmesini sağlamış, bu müesseseleri gerekli araç ve gereçlerle donatmışlardır.
İslam dünyasının liderleri hükmettikleri eyaletlerin her bölümü için namaz vakitlerini hesaplatmayı görev edinmişlerdir. Fatih Sultan Mehmet’in 1456′da Semerkantlı astronom Ali Kuşçu’yu tüm imparatorlukta namaz saatlerinin hesaplaması için görevlendirdiği bilinmektedir. Osmanlı İmparatorluğunun 17. yüzyılda en geniş topraklara eriştiği dönemde İstanbul’da bir rasathane kuran Takiyüddin’e de benzer bir görev verilmiştir.
1- Hicri ve Rumi Takvim
İslam ülkelerinde kullanılan Hicri takvim Hz.Muhammed’in M.S. 622′de Mekke’den Medine’ye hicretiyle başlar. Hicri - Kameri takvim, ayın dünyanın etrafında dönüşüne göre tanımlanır.
Her bir Kameri ay yaklaşık 29.5 gün sürer ve bir Kameri yıl 354 gün olarak elde edilir. Bu nedenle Kameri takvimde 6 adet 29 günlük 6 adet 30 günlük ay bulunur.
Hangi ayların 29 ya da 30 gün süreceği ayın fazı göz önünde bulundurularak Şeyh ül İslam tarafından belirlenir.Ancak gerçek Kameri ay 29.5 günden 44 dakika 3 saniye daha uzun olduğundan 12 Kameri ayın belirlediği 354 günlük kuramsal Kameri yıldan 8 saat 48 dakika 36 saniye daha uzundur. 30 yılda bu hata 11 gün 0 saat 18 dakika 0 saniye olacağından eşzamanlılığı sağlamak için 30 yıl boyunca 19 adet 354 gün süreli ve 11 adet 355 gün süreli sene oluşturulur. 355 günlük seneler son aya bir gün ilave edilerek gerçeklenir. Böylece eşzamanlık sağlanır ve ancak 2400 senede bir takvime tekrar 1 gün ilave etmek gerekir.
Kameri yılın ortalama süresi günlerin yıllara göre dağılımından (19×354+11 x 355) / 30=354 gün 8 saat 48 dakika olarak hesaplanır.
Bugün kullanılan güneş yılı yaklaşık 365 gün 5 saat 48 dakika olduğundan Kameri yıl güneş yılından yaklaşık 10 gün 21 saat daha kısadır. Buna göre, 1 Kameri yıl güneş yılının 0.9702 katına, 1 güneş yılı Kameri yılın 1.0307 katına karşı düşer. Ayrıca hicret 15 Temmuz 622′de gerçekleştiğinden, kameri takvimin miladi takvimine göre 621.536 yıl kadar faz farkı bulunur. Eğer örneğin 1 Ocak 1993′ün hicri takvimdeki karşılığını bulmak istersek yukarıdaki değerlerden (1992-621.536) x l.0307=1412.5372 buluruz. Hicri takvime göre 1412 yıl geçmiş olduğundan bu tarih hicri 1413 yılına karşı düşer.
Hicri takvimin haricinde Osmanlı devletinde 1678′den sonra maliye ile ilgili işlerde Rumi takvim de kullanılmaya başlanmıştır. Mali yılın başlangıcı 1 Mart olarak kabul edilir.
Rumi yıl 365 gün olup güneş yılına karşı düşen miladi seneyle eş uzunluktadır. Rumi sene her 33 yılda 354 gün olan hicri seneyi bir yıl geçer. Bu farkı gidermek için Rumi seneden her 33 yılda bir hicret yılı düşülür; buna sıvış senesi denir. Her iki takvim arasında ayrıca 13 günlük bir fark bulunur. Ayrıca Rumi sene miladi 584′te başlatıldığından Rumi seneyi bulmak için Miladi seneden 584 çıkarmak gerekir.
Rûmî Aylar;
“ Mart, Nisan, Mayıs, Haziran, Temmuz, Ağustos, Eylül, Teşrini-evvel, Teşrini-sani, Kanuni-evvel, Kanuni-sani, Şubat” olarak adlandırılır.
Örneğin Miladi 1 Ocak 1993 tarihi Rumi 19 Kanuni-evvel 1408 tarihine karşı düşer. Osmanlı devletinin sonuna kadar mali işlemlerde kullanılan Rumi sene 1925′te Miladi takvim yılının kabul edilmesi üzerine terk edilmiştir.
2- Gün ve Saat Tanımı
İslam dünyasında yeni gün güneşin batışıyla başlar. Güneş ufukta kaybolunca saat 12 ya da 0′ dır. Bir sonraki güneş batışına kadar geçen süre 2×12 saate ayrılır.
Ezani saat adı verilen bu saat tanımında, günün başlangıcı değişmekte ancak gün boyunca bir saatlik süre aynı kalmaktadır.Bunun dışında Helenistik çağdan kalma başka bir saat kavramı, Zamanı saat’ta kullanılır. Bu saat kavramında gündüz ve gece süreleri kendi başlarına ayrı ayrı 12 eşit parçaya bölünür. Tanım gereği bir günün süresi aynı kalmakla birlikte, gündüz ve gece saatlerinin süreleri mevsime bağlı olarak değişir.
3- Namaz Vakitlerinin Tanımı
3.1.-Akşam namazı:
Akşam namazı güneşin 625 metre rakımlı bir yerde gözlenen batış anında kılınır. Bu durumda ezani saate göre saat 12′dir ve yeni bir gün başlamış olur.
3.2.-Yatsı namazı:
Güneş merkezinin ufkun 17° altında bulunduğu sırada kılınır.Bu zaman öznel olarak yan yana duran beyaz ve siyah renkli iki cismin ayırdedilemez olduğu an olarak tanımlanır.
3.3.- Sabah namazı:
Sabah namazı, güneş ufukta doğduğunda bitmesi gerektiğinden, başlangıcı da buna göre ayarlanır.
3.4.- Öğle namazı:
Ufka göre dik duran bir çubuğun gölgesi uzamaya başladığı an kılınır.
3.5.- İkindi namazı:
”Asr’ı evvel” ve “Asr’ ı sani” olarak adlandırılan iki zaman arasında kılınır.
“Asr’ ı evvel”: Çubuk gölgesinin, aynı günün öğle vaktindeki en kısa gölge uzunluğu ile kendi uzunluğu toplamı kadar olduğu an olarak tanımlanır.
“Asr’ı sani”: Çubuk gölgesinin, aynı günün öğle vaktindeki en kısa gölge uzunluğu ile kendi uzunluğunun iki katı kadar olduğu an olarak tanımlanır.
Bu tanımlardan başka Ramazan ayında oruç şafak vaktinde “imsak” ‘ta başlar. Bu anda güneş ufkun 19° altındadır ve güneşin doğması için 1 saat 16 dakika kadar bir zaman vardır (l° = 4 dakika). Bu zaman da öznel olarak yan yana duran beyaz ve siyah cisimlerin ayırt edilmeye başlandığı an olarak tanımlanır. Oruç güneş batıncaya kadar sürer.
Bayram namazı camilerde güneş ufkun 5° üzerine çıkınca, ya da doğduktan 20 dakika sonra, kılınmaya başlanır.Kesin zaman belirlenmesi sadece öğle ve ikindi namazlarında mümkün olduğundan diğer namaz vakitleri ve oruca başlama vakti için 10 dakikalık bir hoşgörü tanınır. Buna göre sabah namazı ve oruca başlama 10 dakika erken, akşam ve yatsı namazları ile iftar vakti 10 dakika geç olabilir.
Şeker bayramı 29 gün süren ramazan ayının sonunda hilalin görünmesiyle başlar.
Kurban bayramı 68 gün sonra kutlanır. Şu halde Şeker bayramı 1. Şevval’de, Kurban bayramı ise 2 ay 10 gün sonra 10. Zilhicce’de kutlanır.
Kaynak
Prof. Dr. Atilla Bir
Osmanlı imparatorluğunun doruğu 16. yüzyıl teknolojisi, Editor Prof. Dr. Kazım Çeçen,
http://tarihiturkiyeturkcesi.blogspot.com/search/label/OSMANLIDA%20ZAMAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder