OSMANLı BELGELERİNİN DİLİ (Diplomatik) HAKKINDA*
Yrd.Ooç.Or. Yılmaz KURt
A.U. Dıl ve Tarıh- Cografya FakOltesl Ortaçag Tarıhı Anabılımdalı Ogretım Uyesi.
Mübahat S. Kütükoğlu,
Osmanlı Belgelerinin Dili (Diplomatik), İstanbul 1994, Kubbealtı
Akademisi Kültür Ve Sanat Vakfı Yayınları, XXXIII+ 605 s.
Osmanlı Belgelerinin Dili isimli kitap bu konuda günümüze kadar hazırlanmış olan benzerleri içerisinde en kapsamlı diplomatik kitabı olmak özeııiğini taşır. Böyle bir kitabı hazırlayan Sayın Mübahat Kütükoğlu Hanımefendiyi kutlamak isterim.
Yıııar önce Merhum Şevket Rado Hayat Dergisi'ndeki baş makalesinde ülkemizde eski yazı bilenlerin sayısının günden güne azalmakta olduğundan yakınarak, böyle giderse birkaç yıl sonra Fransa'dan, Amerika'dan uzman getirtmek zorunda kalacağız, diyordu. 1980'li yıııarda Ermeni terörüne 22. Dışişleri mensubumuzu da kurban verdikten sonra Türk Devleti suskunluğunu bozmak gereği duydu. Ermeni iddialarını çürütmek için arşivlerimize önem verilmeye başlanıldı.
Arşivlerimizin okuyuculara açılabilmesi için yüzlerce arşivelemanına ihtiyaç duyuldu. O tarihlerde bazı üniversitelerimizde faaliyete geçmiş olan Arşiv Bölümleri henüz mezun vermemişti. İstanbulOsmanlı Arşivi'ne Tarih, Edebiyat, İ1ahiyat mezunlarından, hatta eski yazı bilen diplomasız kişilerden yararlanılmak yoluna gidildi. Böylece Şevket Rado'nun korktuğu gibi yabancı uzman getirtmek zorunda kalmadık. Buna rağmen bugün gelinen noktanın yeterli olduğunu sanırım hiç kimse ileri süremez:
i. Arşivcilik Bölümlerine alınan öğrencilerin sayısı oldukça azdır. Ankara DTCF (30), Hacettepe (20), İstanbul Edebiyat (30), Marmara Fen-Edebiyat (35) olmak üzere yılda LLS öğrenci alınmaktadır. Bunlardan kaçının fakülteyi bitirebildiği ve kaçının kendi mesleğinde çalıştığı ise beııi değildir.
2. Fakültelerimize arşiv bölüm veya anabilim daııarının açılması için gerekli ön hazırlıklar tamamlanmadan idari kararlarla arşiv bölümleri açılmıştır. Ülkemizde akademisyen arşivci olmadığı için doktorasını yurt dışında arşiv alanında yapmış olan bir-iki bilim adamından yararlanılmış, diğer hocalar kütüphanecilik ve tarih - edebiyat bölümlerinden tamamlanılmaya çalışılmıştır. Ders programları merkezı bir otorite tarafından düzenlenmediği için sonuçta arşiv bölümlerindeki eğitimde kütüphaneci niteliği ağır basmaya başlamıştır.
- Bu makale 25 Mart 1995 tarihinde TOrk Dil Kurumu konferans salonunda TOrkiye Glinlo~ü tarafından dOzenlenen Osmanlı Belgelerinin Dili (Diplomatik) Paneli'nde tebli~ olarak sunulmuştur. Prof. Dr. Ilber Ortayıı tarafından yönetilen. Doç. Dr. Mehmet Öz, Yrd. Doç. Dr. Ali ıbrahim Savaş'ın konuşmacı olarak katıldıkları panelde tebli~ olarak sunulmuştur. Tebli~ bugüne kadar basılmadıgı için burada yeniden ele alınarak basılması uygun görülmüştür.
.. . . . .
3. Fakültelerimizde Osmanlı Paleografyası dersleri öğrencilerin korkulu. rüyası olmaya devam etmekte, istenilen evsafta eleman yetiştirmek güç olmaktadır.
Liselerimizden sınırlı bir kelime dağarcığı ile mezun olan tarih ve edebiyat öğrencileri, bırakınız 400 yıl önce yazılmış bir belgeyi, bir şiiri, AtatUrk'iln Bilyilk Nutuk'unu bile okuyup anlamaktan aciz. olarak fakUltelerimize gelmektedirler. Fakilltelerimizde haftada 80 dakika ders ile biz bu çocukları Osmanlı kültür ve medeniyetine aşina kılmak istiyoruz. Bu çocuklar, ortaokul L. sınıftan beri İngilizce veya Fransızca öğretmeye çalıştığımız çocuklarımızdır. Herhalde sayın bUyüklerimiz haftada 80 dakika ile çocukların Naima'yı, Ahmet Cevdet'i, Hoca Saadettin'i anlayacak seviyeye gelmesini beklemiyorlardır.
Birkaç yıl önce DTCF'de senenin ilk dersine başlamadan önce Tarih Bölilmil L. sınıf öğrencilerine bir anket uyguladım. İsmail Hakkı Uzunçarşılı'nın ders kitabı niteliğinde hazırlamış olduğu ünlil Osmanlı Tarihi isimli eserinin ilk 30 sayfasından i00 kelime çıkardım ve öğrencilerimden bu kelimelerin anlamlarını yazmalarını istedim. Öğrencilerin tam olarak bildikleri iki kelime vardı ve bunlar da "zevce" ile "garp" kelimeleri idi. Bu iki kelimenin dışında % i00 bilinen kelime yoktu. Oysa ben bu i00 kelimeyi seçerken "ıkta" gibi teknik terim sayılabilecek kelimeleri almamıştım ve bu öğrenciler tarihçi adayları idiler. O günden sonra bu anketi tekrar uygulamak imkanım olmadı. Öyle inanıyorum ki durum kötüye gitmiş iyiye gitmemiştir.
4. Ülkemizde okuyucusu olan kitaplar genellikle roman ve siyasi ağırlıklı kitaplardır. Geniş bir okuyucu kitlesi bulunmayan bilimsel kitaplar özel yayınevleri tarafından basılmak istenmiyor. Osmanlıca ile ilgili kitaplar, ders kitabı olarak bir miktar basılıyor ve satılıyorsa da geniş bir pazarı olmadığı için özel yayınevleri tarafından yine de cazip de~i1. Bir kitabın piyasa bulabilmesi için basıldığı yıl en az 1000 adet satması gerekmekte. Bu durumda bilimsel ağırlıklı paleografya ve diplomatika tilril kitaplar daha çok Üniversiteler, Vakıflar Genel MildürlUğü, Diyanet İşleri Başkanlığı gibi kar endişesi taşımayan resmi kurumlar tarafından bastırılmaktadır. Nitekim, Vakıflar Genel MildUrlUğU tarafından çıkarılan Mahmud Yazır merhumun kitapları bu alanda büyilk hizmet vermiştir.
Son yıllarda tarih ve edebiyat fakilitelerinin ve buralarda eğitim gören öğrenci sayısının artması Osmanlı paleografyası ve diplomatikası kitaplarına olan ihtiyacı da arttırmıştır. Üniversitelerimizde bu dersleri okutan meslektaşlarımızın çoğu yeteri kadar kaynak kitap bulamamaktan veya mevcut kitapların istenileni veremediğinden şikayet etmektedirler. Son yıllarda Cahit Baltacı'nın İslam Paleografyası;2 Mehmet Eminoğlu'nun Osmanlı Vesikalarını Okumaya Giriş 3
-gibi paleografya kitapları ve tarafımızdan hazırlanan Osmanlıca Dersleri II 4 gibi
ders kitapları piyasaya çıkarılmış ise de bütiln bu yayınların istenileni tam olarak veremediğini kabul etmemiz gerekir. Esasen konu bir kitabın hacmini aştığı gibi bir kişinin tek başına altından kalkamıyacağı kadar büyüktUr. Sayın Kütükoğlu'nun kitabı ise mevcutlarının en yenisi olduğu kadar en iyisi olmak özelliğini de taşımaktadır.
OSMANLı BELGELERiNiN Dili HAKKINDA
Osmanlı Belgelerinin Dili (Diplomatika) isimli kitap bir başucu kitabı özelligindedir. Kalite bakımından son derece mUkemmeldir. Buna karşılık herhalde tenkit edilecek yönlerinin başında fıyatı gelmektedir. 2.200.000.TL gibi
. bir fıyat bırakınız ögrencileri, araştırmacıları bile bu ekonomik şartlar içerisinde zorlayacak ölçüdedir. Ancak basit romanların bile 200.000.- TL bedelle satıldıgını düşilnecek olursak bu fıata alışmakta güçlük çeksek de kabul etmek zorunda gibiyiz..'
Eleştiri sadece olumsuz veya sadece olumlu yönleri saymak olmadıgına göre biz bu mükemmelligin içerisinde görebildigimiz küçük eksiklikleri işaret ederek ikinci baskıda kitabın daha da iyiye ulaşmasına katkıda bulunmak arzusunday ız.
• Kitapta belgeler eski harflerle verilmedigi halde transkribe harflerinin de kullanılmayışı bir eksiklik olarak görillebilir. Özellikle yeni yazıda aynı şekilde yazılan ve okunan kelimelerde bu eksiklik kendisini açık olarak göstermektedir:
siihib-i ezyiili'l-haşmet ve'l-vekiir , siihib-i deliiili'l-mecd ve'l-i'tibiir (s.150)
, ifadesinde birinci sahib () kelimesi sad harfiyle olup bilinen "miilik" anlamıyla kullanılmıştır. ikincisi ise sin harfiyle ( ) olup, eteklerini salıyarak gururla yürilyen anlamındadır. Belgenin aslı eski harflerle verilmediginde transkribe harfi olmaksızın yeni yazıdan bu anlam farkını çıkarmak çok zordur. Ayrıca yine aynı sayfada " siicid (siihib?) -i ezyiili'l-haşmet ve'l-vekar" ifadesindeki siicid sözünün metinde anlamını oturtmak oldukça zordur. Büyük bir ihtimalle belgede böyle görillmüş olmalı ki yazar, "siicid" kelimesinin yanına (siihib) kelimesini soru işaretiyle yazmak geregini duymuştur.
Burada bir küçük noktayı da belirtmemiz gerekecektir. Bilindigi gibi Arapça tamlamalardaki degişikliklerde muzafiln ileyh olan kelime sonunda bulunan kapalı te h~rfleri ha-i resmiyeye dönüşür. "Biibü's-sa'c1det" denilmez "Biibü's-sa'iide" denilir; "rilknü'd-devlet" denilmez "rilknü'd-devle" denilir. Dolayısıyla yukarıda verdigimiz tamlamalarda da "ezyc1Ii'-haşmet" degil "ezyiili'l- haşme" denilmesi daha dogru olurdu.
Kitapta dikkatimizi çeken transkribe meselelerinden birisi de "bi" ve "fi" gibi harf-i cerlerin kullanımı olmuştur: .
Yazar kadı elkabı kısmında (s. 106 ve degişik yerlerde) "bi-mezid-i iniiyeti'l-meliki'l-mu'in" ifadesini bi-mezidi..." şeklinde transkribe etse sanırım harf-i cerrin fonksiyonuna daha uygun olurdu.
Aynı şekilde tarihlerin başına konan "fi" harf-i cerrinde de "Fi evc1hir-i" şeklinde yazmak yerine "Fi evahiri" yazılması daha dogru olurdu. Ancak bu konuya Uzunçarşılı, Gökbilgin gibi üstatlarımızın da dıkkat etmemiş olduklarını bildigimizden bu yazım şekli sanki galat-ı meşhur hükmüne girmiş gibidir.
Kitapta, Arapça üçlü tamlama şeklinde gösterilmesi daha dogru olan bazı tamlamaların Farsça-Arapça karışık tamlama şeklinde gösterildigine de tanık olmaktayız:5
"müdebbir-i umfıri'l-cumhfır bi'l-fıkri's-siikıb"
mütemmim-j mehammi'l-enam bi'r-re'yi's-sa'ib" (s. ı02) gibi tamlamalarda, tamlamanın bütününün Arapça kurala uygun olarak:
"müdebbiru umCıri'l-cumhur bi'l-fikri's-sakıb"
"mütemmimu mehammi'l-enam bi'r-re'yi's-sa'ib" şeklinde okunabilir.
Bu tür tamlamaları "Divanu Lügati't- Türk", "Kitabu Mesalihi'I-Müslimin" örneklerinde olduğu gibi üçlü tamlama olarak okumayı tercih etmekteyiz. Nitekim tamlamanın sonundaki "bi" harf-j cerri ile başlayan sıfatlandırma da tamlamanın Arapça okunmasını gerektirmektedir. Elkabın baş kısmı Farsça tamlamalarla başlasa da "müdebbir" kelimesinden itibaren Arapça tamlama şekline dönülmekte ve sonuna kadar böyle devam etmektedir.
Üç tuğlu üç vezire hitap eden elkablarda görülen " mütemmimü, mümehhidü, müşehhidü" şeklindeki ism-i faillerin sonundaki "u"'ları ise "un" çoğul ekinin sonundaki "nun" harfinin düşmesi sonucu uzun u (Cı) okumak gerekecektir.
"Tahriren rı ... " şeklinde başlayan tarih yazımlarında: "Tahriren rı evasıt-ı Şa'ban-ü'l-mu'azzam" ( s. 70)
şeklindeki transkribeyi hemen bütün hocalarımız tekrarlamıştır. Yukarıda biraz değindiğimiz gibi bu tür harf-i cerr ihtiva eden Arapça tamlamaları Arapça kurala uygun olarak okumak gerekir. Aksi halde evasıt kelimesinin başı Arapça, sonu Farsça olmuş olur. Ayrıca harf-i cerrin cerr görevini yapmaması için hiçbir gramer kuralı burada mevcut değildir. Bu tür tarihlendirmelerin:
"Tahriren rı evasıtı Şa'bani'l-mu'azzam" şeklinde transkribe edilmesi doğru olur. Şunu da ilave edelim ki "Fi gurre-i "ifadesinde bu söylediğimiz kurala uyulmamış olduğunu da bilmekteyiz.
Yine bu cümleden olmak üzere tamlamanın baş kısmının Farsça, sonunun Arapça olarak kullanıldığını da biliyoruz. "Emr-i Emirü'I-Mü'minin" şeklindeki bir tamlamada Arapça tamlama Farsça tamlamanın içerisinde bir kelime gibi kullanılmış olur. Burada "emir" kelimesinin son harfini ötre okumak gerekir. Kitapta bu tür bir okuyuş seçildiği halde bile "müdebbir-i umuri'l-cumhur" şeklinde tamlama yapılması yanlıştır. Esasen bu tür tamlamaların tam olarak Arapça kurala uygun okunması gerektiğini de yukarıda açıklamıştık.
Osmanlı Belgelerinin Dili (Diplomatika) muhteva yönünden de ~azı tenkitler almıştır. Bunlardan en önemlisi Osmanlı belge türleri içerisinde adaletnamelere yer verilmeyişi olmuş, bunun sebebi olarak da yazarın merkezdeki arşivlere ağırlık vermesi kadı sicilierine inmemiş olması gösterilmiştir'.
Burada işaret etmeye çalıştığımız, bize göre yanlış sayılabilecek hususlar kitabın mükemmelliği yanında denizde damla gibi kalır. Kitap baştan sona titiz bir çalışmanın ürünüdür. Yazar kitabın bilgisayar dizimini kendisi yapmış olduğu ve son derece titiz bir araştırmacı olduğu için kitap böyle mükemmel basılabilmiştir.
Yücel Özkaya. "Osmanlı Belgelerinin Dili'nin KritiF., Bilge, 6 (1995), s. 40- 41.
Yazarın önsözde belirttigi, "Osmanlı diplomatiginin dipsiz bir kuyu" oldugu yolundaki benzetmesine katılmamak mUmkün degildir. 600 yıllık Osmanlı Cihan Devletinin arşivi de muhakkak bu büyüklüge ve mükemmellige uygun olacaktı. Bu açıdan kitapta ele alınan konuların detaylarına inilmesi durumunda birkaç cildI ik bir Osmanlı Diplomatik Ansiklopedisi hazırlamak gerekecektir. Bundan sonra yapılması gereken de gerçekten böyle bir ansiklopedinin hazırlanması olarak görülmektedir.
Osmanlı Belgelerinin Dili (Diplomatika) isimli bu örnek eser son aylarda bazı bilim adamı ve gazeteci tarafından öne sürülen liselerimize Osmanltea dersleri konulması teklifini de gündeme getirmektedir. Liselerimizin Edebiyat bölümlerine Osmanlıca dersleri konularak tarih ve edebiyat alanında .çalışacak olanlara Osmanlıca dersleri verilmesi Fakültelerdeki egitim in kalitesini yükseltecektir. Edebiyat bölümünü seçen ögrencilere verilecek 30- 40 ek puan meslekte uzmanlaşma konusunda etkili olacaktır. Bu konuda Sayın Aydın Taneri'nin ve Ömer Öztürkmen'in kıymetli yazılarının etkili oldugu görülmektedir. Öyle anlaşılıyor ki Milli Eğitim yetkilileri de konuya sıcak bakmaktadır ve bu mesele önümüzdeki yıllarda hiç olmazsa büyük şehirlerimizdeki okullarda uygulanmaya başlanacaktır. Bu uygulama yıllardan beri uygulanmakta olan Fen Liseleri'ne karşılık olmak üzere Sosyal Bilimler veya Edebiyat Liseleri'nin açılması şeklinde olacaktır.
Sonuç olarak Osmanlı Belgelerinin Dili (Diplomatika) isimli bu kitabı aynı isimle çıkmasını arzuladığımız Ansiklopedinin ilk basamağı olarak gördüğümüzü belirtmek istiyoruz. Bu eserin Kubbealtı Akademisi Kültür ve Sanat Vakfı'nın bir yayını olarak çıkması sevindirici olmakla birlikte daha geniş okuyucu kitlesine ve daha uygun fiyatla ulaştırılması için muhakkak Türk Tarih Kurumu, Türk Dil Kurumu ve Kültür Bakanlıgı gibi resmi kurumlarca bastırılması bir çözüm yolu olabilir. Aksi halde bu fiyatla eseri öğrencilere tavsiye etmek, olsa olsa ögrencilerimizi üzmek anlamına gelir. Kitabın maliyetin düşürülmesi için, ekler bölümünün kuşe kağıda, diğer bölümlerin I.hamur kagıda bası lması düştinü lebi iir.
Böylesine kıymetli bir kitabı hazırlayan Sayın Mübahat Kütükoğlu hocamızı, kitaba emeği geçen kişileri gönUlden tebrik ediyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder